2016 Bütçesi Eşitsizlikleri Artıran Cinsiyetçi Bir Bütçedir!

Bütçeler ülke yönetiminde söz sahibi olan siyasal iktidarın gelirleri kimden toplayacağına ve bu gelirlerin kimlere veya hangi toplumsal kesimlere nasıl paylaştırılacağına dair yaklaşımını ortaya koyan ekonomik, politik belgelerdir. Bu sebeple hükümetlerin bütçeye yaklaşımı aynı zamanda yönetim anlayışını da ortaya koymaktadır.

Bu anlamda AKP’nin politik yaklaşımını ortaya koyan 2016 bütçesi, daha önceki yıllarda olduğu gibi, sermayeyi gözeten, savaş, rant ve yoksulluk bütçesi olup özü itibariyle de cinsiyetçi bir bütçedir.

Öncelikle AKP hükümeti bütçeyi demokratik katılımcılıktan uzak bir biçimde toplumun geniş kesimlerinin müzakere ve onay süreçlerini işletmeden oluşturmuştur.

Bilindiği üzere merkezi bütçeler toplumsal eşitliğin sağlanması için kullanılabilecek en etkili yöntemlerden biridir. Ancak hükümetin rantçı ve vurguncu karakterinin yansıdığı 2016 bütçesi tam tersine var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirmeye hizmet etmektedir.

Öte yandan AKP 2016 bütçesi ile toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme anlayışını bir kez daha görmezden gelmiştir. Kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik alanda karşılaştıkları ayrımcılığı gidermekten uzak olan bütçede kadının aile içinde daha fazla konumlandırılması hedeflenmiştir. Kadınların çalışma yaşamına katılımı ise sadece esnek ve güvencesiz istihdama katılımları şartına bağlanmıştır. Sermayenin, özel sektörün önceliklerini temel alan bir yaklaşımla kadınların kamusal hizmetlerden gittikçe daha az yararlanmasına yol açacak bir tablo dayatılmıştır.

Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe Nedir?

Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe: ”Kamu bütçelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına hizmet edip etmediğini belirleyen, bu belirleme neticesinde eşitliğin tesisine hizmet etmiyorsa bu durumun değişmesi için gerekli değişimleri sunan bir süreç” olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme'(TCDB) nin amacı bütçe gelir ve harcamalarının cinsiyet eşitliği perspektifiyle analizinin yapılarak, var olan eşitsizliklerin giderilmesidir.

2016 bütçesinde kadınlar için yapılan harcamalar ayrı bir kalem olarak yer almadığı için bütçeyi toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla yorumlamak güçleşmektedir. Bu durum bütçenin daha baştan kadın ve erkeklerin harcamalardan ne düzeyde faydalandıklarını, aralarında ne gibi eşitsizlikler olduğunu değerlendirmeden hazırlandığını ortaya koymaktadır.

Öte yandan 2016 bütçesinin savunma ve güvenlik birimlerine ayrılan paydan dolayı bir savaş bütçesi olduğu ve bundan da en çok kadın ve çocukların mağdur olacağı açıktır. Hukuku rafa kaldıran, anti demokratik yöntemlerle insanların yaşam hakkı başta olmak üzere her türlü hak ihlalini sürdürmekte kararlı olan hükümet bütçeyi de bu esasla hazırlamıştır.

TBMM Başkanlığı ilk kez 2013-2017 Stratejik Planı’nda, “Kurum bünyesinde kadınların çalışma hayatındaki sorunlarına ilişkin duyarlılığı ve farkındalığı artırmayı gözetmek” ilkesine yer vermiştir. Ancak bu ilkeye şimdiye kadar riayet edilmemiştir.  Ayrıca Birleşmiş Milletler Ortak Programı ile 11 pilot ilde Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme için 2015’te hazırlanan projenin tamamlandığı bilinmektedir. Buna rağmen hükümetin 2016 bütçesinde Toplumsal Cinsiyet Duyarlı Bütçelemeyi hayata geçirmemesinin kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Bilindiği üzere AKP kadını bir birey olarak değil, ailenin bir unsuru olarak konumlandırmaktadır. Kadına yönelik bu yaklaşımını 2011 yılında ”kadın” adını bakanlıktan çıkararak bir kez daha göstermiştir. 2016 yılı bütçesinden ”Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” (ASPB) olarak yeniden yapılandırılan bakanlığa ayrılan kaynaklar kadının güçlenmesine yönelik politikaları hayata geçirmek yerine aileyi güçlendiren politikaların temel alındığını göstermektedir.

Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na 2015 yılında aktarılmış olan 18.249.634.000 TL olan ödenek %35,9 arttırılarak 2016 yılı için 24.799.651.000TL ye çıkarılmıştır. 

ASPB bütçesi bütçeye ayrılan pay bakımından bakanlıklar arasında 8.sırada bulunmaktadır.

ASPB BÜTÇESİ

 2012

 8. 841.713.000

2013

 14. 732.738,500

2014

 17.024.807.000

2015

 18. 249.634.000

2016

 24.7999.651.000

Yıllara göre düzenli artış gösteren ASPB bütçesinde özellikle 2013 yılında yaşanan yaklaşık %67’lik artış kayda değerdir. Ancak 2012 yılından itibaren yaşanan artış Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü gibi 5 müdürlüğün ve yine çoğu diğer bakanlıklara bağlı 32 Daire Başkanlığının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine alınmasından kaynaklanmaktadır.

Öte yandan ASPB bütçesi kadınların şiddet, düşük ücretli ve güvencesiz çalışma, istihdama ve kamusal hizmetlere erişimde ayrımcılık vb. temel ihtiyaçlarına gerekli çözüm üretmekten uzak bir bütçe olma niteliğini korumaktadır. 

Çünkü bakanlık bütçesinin 21 milyar 447 milyon lirası yani yüzde 86,5 ‘i sosyal yardımlar için tahsis edilmiştir.

Buna karşılık bu bütçeden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne ayrılan pay sadece 9 Milyon 501 TL’dir. Yani banlık bütçesinin sadece %3,8’i Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılmıştır.

KSGM ‘nün bütçesi 2014’ten bu yana azalırken, sosyal yardımlara ayrılan pay düzenli olarak artmıştır. Sosyal yardımlar içersinden ise tek başına Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne ayrılan tıutar 15.222.282.500 TL dir. Yani ASPB bütçesinin %61,4’ü Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğüne ayrılmıştır.

Bütçeden Ayrılan

Tutar – TL

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü

    2014

  9.661.000

  10.578.667.000

    2015

  8.181.000

  10.853.397.000

    2016

  9.501.000

  15.222.282.500

Kadının toplumsal zeminde güçlenmesinden ziyade toplumda bütün olarak sosyal bağımlılık oluşturan mekanizmaları güçlendirmek için kullanılmaktadır.

Hükümet Sosyal yardımları sürekli olarak arttırmakta, her ay binlerce kadına evde çocuk, yaşlı ve engelli bakımı nedeniyle ücret ödemektedir. Sosyal yardımlar için kurum ve vakıflara başvurmak zorunda kalanların %80’ni kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlara verilen bu yardımlarla ev içi bakım işleri hiç bir sosyal güvenlik kapsamına alınmadan yine kadınların sırtına yüklenmektedir.

Tam bir aldatmacayla uygulanan bu yöntemle hem kadın istihdamı yüksek gösterilmekte,  hem sosyal bağımlılık mekanizması oluşturulmakta, hem de bakanlığın yapması gereken işler kadınların omzuna yüklenmektedir. Bina, elektrik, su, personel ödemesi gibi masraflardan kaçılarak binlerce kadın ev içinde denetimden ve güvenceden uzak çalıştırılmaktadır.

Kadınların istihdama katılımı önündeki en büyük engelin ev içi bakım sorumluluğu olduğu bilinmektedir. Buna rağmen kadının istihdama katılımı önüne yeni engeller konulmaktadır.

2016 yılının hemen başında meclisten geçirilen torba yasa ile getirilen düzenlemelerle yarı zamanlı esnek ve güvencesiz çalışmanın kadınlar üzerinden yaygınlaştırılması hedeflenmiştir.

Doğum/annelik gerekçesine dayanılarak yapılan düzenlemeler ile kadını aile içinde konumlandırma ve güvencesiz çalışmayı kadınlardan başlayarak temel çalışma biçimi haline getirme politikasında bir adım daha atılmıştır. Ayrıca doğum/annelik gerekçesiyle getirilen yarı zamanlı çalışma ile “kiralık işçilik” olarak değerlendirilen özel istihdam bürolarının önü açılmıştır.

Ayrıca son dönemde gündemleştirilen işçilerin kıdem tazminatının kaldırılması-fona devredilmesi, 657 sayılı yasada kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıracak yönde değişiklik yapılması konularının en çok kadın emekçileri olumsuz etkileyeceği açıktır.

Dünya ekonomik Forumu’nun 2015 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Uçurumu Raporu’na göre Türkiye 145 ülke arasında 130.sırada yer almaktadır.  Söz konusu rapora göre, Türkiye kadınların iş gücüne katılım oranında 131. sırada, ücret eşitliğinde 82.sırada, eğitimde cinsiyet eşitliğinde ise 105.sırada yer almaktadır. Öte yandan devletin resmi rakamları Türkiye’de erkeklerin ise %75.6 sının iş gücüne katıldığını,  bu oranın kadınlar için ise sadece  %32.20 olduğunu göstermektedir.

Bu verilere rağmen bütçede kadınlar aleyhine olan bu açığı kapatmaya dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Kadınların nitelikli istihdama katılmasından birinci derecede sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi 2011 yılında bile 35 milyar TL iken aradan geçen beş yılda artan istihdama rağmen 2016 bütçesinde 38 milyar TL olarak öngörülmüştür. Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bugüne kadar ortaya koyduğu politikalar, kadının nitelikli istihdamını değil, esnek-güvencesiz istihdamını temel aldığı tüm açıklığı ile göstermektedir.

Kadının istihdama katılımı önündeki en büyük engellerden birisinin de kreşler konusunda yaşandığı bilinmektedir. 

Bilindiği üzere Maliye Bakanlığının 2013 yılında yayınladığı “Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ’” ile kamu kurum kreşlerine kamu bütçesinden harcama yapılması engellenmiştir. Ardından 2014 yılı Bütçe Kanununda yer alan “tasarruf tedbirleri” kapsamında kamu hizmetlerinin ödeneklerinin sınırlandırılmasından da payını alan kamu kurum kreşleri gittikçe azalmıştır.

Emekçiler için uygun fiyatlardan hizmet sunan kamudaki kreş sayısının giderek düşmesiyle birlikte erken çocukluk bakım hizmeti özel sektörden oldukça yüksek fiyatlara alınan bir hizmet haline gelmiştir.

Buna rağmen 2016 bütçesi hükümetin ve bakanlığın kreş konusunda da somut bir planının olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Oysa kadınların istihdama katılımının önünü açmak için bakım sorumluğunu tek başına kadına yükleyen anlayıştan vazgeçilmeli,  şiddete uğrayan kadınlara ve tüm ebeveynlere nitelikli, ücretsiz, anadilinde ve 7/24 hizmet veren mahalle ve işyeri kreşleri imkanı sağlanmalıdır. Bunun için bütçeden kaynak ayrılmalıdır.

Öte yandan ASPB,  Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanun ve yönetmeliği ile Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi yönetmelik taslağından doğan sorumluluklarını yerine getirmemektedir.  Özellikle 6284’ün ve ilgili yönetmeliklerin uygulanması için gerekli bütçenin açık biçimde paylaşılması gerekmektedir.

6284 Sayılı Kanunda, ”yeterli ve gerekli uzman personelin görev yaptığı ve tercihen kadın personelin tercih edildiği, çalışmaların 7/24 esasına göre yürütüldüğü” bir kurum olarak tanımlanan¸ 2015 yılı itibarıyla sayısı 40 olan, ŞÖNİM’ de donanımlı personel sayısı bakımından sıkıntı yaşanmaktadır. 

Sadece ŞÖNİM’lerde değil, bakanlığın danışma merkezi, sığınak, çocuk ve yaşlı hizmetleri gibi eğitim ve deneyim gerektiren diğer birimlerinde de taşeron firmaların personeli çalıştırılmaktadır. Örneğin Bakan Ramazaoğlu’nun bütçe sunumunda verdiği bilgilere göre; Bakanlığa bağlı 100 kadın konukevinde 518 kadrolu, 207 görevlendirme, bin 25 özel hizmet alımı, 90 ek ders ücreti karşılığı olmak üzere toplam bin 840 personel görev yapmaktadır. Yani konukevlerindeki toplam personelin (1.840)  yaklaşık %56’sı (1025-özel hizmet alımı)  taşeron firma çalışanıdır.

Söz konusu çalışanlar taşeron firmalar tarafından sürekli işe alınıp işten çıkarılmakta, yerlerine yenileri görevlendirilmektedir. Bu durum elbette k kadınlara ve bakıma muhtaç çocuklara dönük sürekli, nitelikli olması gereken, eğitim ve deneyim gerektiren hizmetlerde ciddi aksamlar yaratmaktadır. Ne yazık ki, bütçede bu personel eksikliğinin giderileceğine ilişkin herhangi bir gösterge mevcut değildir.

6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle açılan ŞÖNİM yönetmeliğinde şiddete uğrayan kadınların güçlendirilmesinden bahsedilmesine rağmen sığınaklar sadece konaklama işlevi görmektedir. Burada kalan kadınlar, ayni ve nakdi destek alamadıkları gibi önemli bir bütçe kalemi olması gereken eğitimlerden, psikolojik ve hukuki destekten de yararlanamamaktadır.

6284 sayılı yasada sağlık giderlerinin genel sağlık sigortası kapsamında karşılanacağı belirtilmiş olmasına rağmen pek çok kadın bu hizmetlerden iki ay faydalanabildiğini, sonrasında bu iki aya ilişkin prim borcu ortaya çıktığı için sağlık hizmeti alamadığını belirtmektedir. ASPB bütçe tasarısında bu sorunu gidermeye dönük herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

Bunun yanı sıra, Türkiye’de toplam 132 sığınaktaki toplam kapasite 3402’dir. Yani yaklaşık her 23 bin kişilik nüfus için sığınma evlerinde bir kişilik yer var. Türkiye gibi kadına yönelik şiddetin yoğun biçimde yaşandığı bir ülkede, ulaşılabilir sığınak sayısının minimum standardın üzerine çıkarılması gerekirken Belediye Kanunu’nun eski halinde yer alan 50 bin nüfuslu belediyelerin sığınak açmasını öngören madde, yeni Belediye Kanunu ile 100 bin kişiye çıkarılmıştır. Öte yandan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun ”kadına şiddet yoktur, algıda seçicilik vardır” söylemi AKP’nin kadına yönelik şiddete ilişkin bakış açısını çok net ifade etmektedir.

Güvenlik adı altında yapılan harcamalar savaşı derinleştirmekte, kadına yönelik sistemli şiddeti, taciz ve tecavüzü arttırmaktadır. Ortadoğu’ da yürütülen kirli savaş politikaları sonucu ülkemize göç etmek zorunda kalmış, kamplarda ya da kamp dışında yaşayan kadın mülteciler, çalışma hakkının tam anlamıyla tanınmaması, cinsel istismara ve saldırıya karşı koruyucu mekanizmaların bulunmaması, sosyal dışlamanın olumsuz etkilerinin doğrudan hedefinde bulunmaları, beslenme, barınma, psikolojik destek, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet ihtiyaçları karşılanmadığı ve bu hak ve ihtiyaçlar bütünlüklü bir biçimde ele alınmadığı için son derece kötü çalışma ve yaşam koşullarına mahkum edilmiş durumdadırlar.

AKP Hükümetinin 2016 yılı bütçe tasarısı bu haliyle sadece kadın düşmanı değil, aynı zamanda emek, barış ve demokrasi düşmanı bir bütçedir. İş ve yaşam güvencesini kaldırarak hayatımız üzerinde daha fazla tahakküm kurmanın aracı olarak kullanılmak istenen bir bütçedir.

Kurumsallaşan yapılarıyla erkek egemen sistemi daha fazla güçlendirmeyi esas alan, kadınları, emekçileri, farklı cinsel yönelimleri, farklı inançları ve ayrımcılığa uğrayan toplumsal kesimleri görmezden gelen, ayrımcılığı derinleştirecek bir bütçedir.

Biz KESK’li kadınlar, yıllardır yürüttüğümüz emek, demokrasi mücadelesinin, kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin gereği olarak iş yerlerimiz başta olmak üzere, AKP’nin cinsiyetçi öze dayanan, sermaye, savaş ve darbe bütçesini teşhir etmeye devam edeceğiz. 

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.