BELEDİYELERDE KADROLU VE GÜVENCELİ ÇALIŞMA İSTİYORUZ

Ağustos’ da başlayacak olan Toplu Sözleşme görüşmeleri OHAL VE KHK’ların gölgesinde yapılacaktır.

20 Temmuz 2016 yılından bu güne OHAL ve KHK uygulaması devletin yönetim biçimine dönüştürülerek, parlamento dahi işlevsizleştirilmiş ve kamu da yandaş olmayan 120 binin üzerinde kamu çalışanı işinden ekmeğinden edilmiştir.

Kamu çalışanlarının iş güvencesine ilişkin her gelen iktidar çeşitli düzenlemeler yapmak istemek suretiyle bu hakkı elimizden almaya çalışmak istemiş anacak başarılı olamamıştır. Ne var ki yasal düzenlemelerle elimizden alınamayan İş güvencemiz KHK’larla bu dönem Darbecilerle mücadele adı altında yoğun bir saldırıyla karşı karşıya kalmıştır.

Hükümet, OHAL in anayasa da tanımlandığı yetkilerin de üzerine çıkarak, temel hakların gaspı anlamına gelen uygulamaları ve özgürlükleri ortadan kaldıran yasakçı tutumu ile 12 Eylül ‘ü ve sonraki baskı dönemlerini aratmamaktadır.

Kamuda Güvencesizlik, Kayyumlar eliyle başlatılan KIYIM, iktidar aygıtının tek yönlü işletilerek çalışma yaşamının kararsızlaştırılması dolayısıyla toplumsal yaşamın da kendi lehlerine dönüştürülmesinin aracı olarak kullanılmak istenmektedir. Kendinden olmayanı temel bir insan hakkı olan ve anayasal güvenceye alınmış olan Çalışma Hakkı’nı elinden alarak BİAT ettirme çabaları dönüşümün temel adımları olarak ortaya çıkmaktadır.

AKP’nin kendinden olmayan veya seçimle alamadığı kurumlara KHK’ları kullanarak girmek istemesi ve kadrolaşma çabası bu dönemin özetlenmesi açısından bir göstergedir.

Yine bu dönem, vesayet sendikacılığı inşa edilerek, yandaş sendikalar eliyle örgütlenmeye bu yolla iktidarın yedeğine girmiş sendikalar ve dikensiz gül bahçesi yaratarak, toplumu dönüştürmenin bir başka ayağını oluşturmaktadır.

Kadın emekçilere yönelik olarak, kapitalizmin sömürü aracının argümanları arasında olan, yarı zamanlı ve esnek çalışma gibi sistemleri devreye koyarak,  aslında kadının iş yaşamında, çalışma yaşamından uzaklaştırılması, eve kapatılmak istenmesi, Çalışma yaşamında kurulmak istenen ve dinsel kurallara uygun bir sistemin inşasının farklı bir boyutunu oluşturmaktadır.

Önümüzdeki hafta başlayacak olan Toplu Sözleşme süreci tüm olumsuzlukların yanında, toplamda 5 milyon emeklisiyle birlikte kamu emekçi sininin yakın takibinde olacaktır.

Bir önceki yıl, Memur Sen in SATIŞ SÖZLEŞMESİ Olarak sendikal tarihe not düşürdüğü, bu gün de çalışanlar arasında yeni ayrımlar koyarak sadece kendileri için rant elde etmeye dönük hazırlıklarını görmekteyiz. Bu anlamıyla sözleşme ile aslında masada olabilecekler bugünde belli olsa da, biz KESK VE bağlı sendikaların İş kollarımıza ilişkin özgün sorun ve bunların çözümüne yönelik önermelerimiz ayrı ayrı tespit edilmiş ve Konfederasyonumuz aracılığı ile hafta başında ilgili bakanlığa iletilmiştir.

-Öncelikle, bir önceki yıl, Satış sözleşmesinden doğan ekonomik kayıplarımız telafi edilerek taban aylığı ve emekli aylıklarına yansıtılmalıdır.

– Anayasal sınırların dışına çıkılarak, olağan dışı uygulamaları başlatan, OHAL ve KHK uyumalarına acilen son verilerek, işinden edilen kamu emekçileri işlerine iade edilmeli ve ekonomik kayıpları giderilmelidir.

– Adil yargılanma ve adil savunma hakkı herkese eşit biçimde açılmalı, yargı bağımsızlığı gerçek anlamda uygulanmalıdır.

İş güvencemiz başta olmak üzere, Kazanılmış haklarımızın gaspına yönelik düzenlemelerden vazgeçilmeli, Çağdaş, Demokratik kurallar çalışma yaşamının düzenlenmesinde esas alınmalıdır.

-İnsanca yaşam için gerekli olan ücret, Özgür toplusözleşme hakkı uluslararası hukuka uygun olarak yeniden düzenlenmeli, özelikle Yerel Yönetim iş kolumuzun özgünlüğü dikkate alınarak işverenimiz olan Belediye Başkanları ve Bağlı Kurum Temsilcileri ile Toplusözleşme imzalama ve grev hakkımız yasal düzenlemelerle güvence altına alınmalıdır.

-İtfaiye ve Zabıta emekçilerinin Kadro tanımları, hizmet sınıfı mesleki statüsüne uygun olarak bu dönem mutlaka düzenlenmelidir.

-Yine Belediyelerde çalışan Koruma ve Güvenlik Görevlisi Emekçilerin aylık maktu mesai ücretleri geri verilmelidir.-

-Belediye Şehir Tiyatrolarında çalışan Sözleşmeli personel uygulamasına son verilmeli, bu arkadaşlarımız kadrolu ve güvenceli çalışma hakkına kavuşturulmalıdır.

-Ücretlerimizden kesilen ve ‘VERGİ DİLİMİ’ adı altında aslında kaşıkla verip kepçeyle hemen geri alma anlamına gelen bu adaletsizliğe son verilmeli.

Aslında yukarıda sıralamaya çalıştığım temel birkaç başlıkta toparlanmış olan taleplerimiz, şubelerimizden gelen önermeler doğrultusunda daha geniş bir biçimde dosya halinde hükümete sunulmuştur.

Bu aşama da hepimize yeni görevler düşmektedir. Sunduğumuz bu taleplerin takipçisi elbette olacağız. Ancak bu sadece sendikaların yürütme kurullarında görev almış arkadaşlarımızla sınırlı bir takip süreci olmamalıdır. Örgütlü örgütsüz sesi olmaya çalıştığımız kamu emekçilerinin iş yerlerinden başlayarak bu süreci yakından izlemeleri, sendikalarının sürece ilişkin alacağı tutumun yanında durmaları, desteklemeleri temel bir görev olarak algılanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, siyasi iktidarların hiçbir baskısı örgütlü gücü yenemez, anayasal haklarımızı demokratik kurallar içerisinde kullanmaya devam edeceğiz. Dün olduğu gibi bundan sonrada ki süreçte fiili ve meşru mücadele ile, emeğe – haklarımıza – ve sendikalarımıza yönelik saldırıları püskürtecek ortak mücadeleyi örme göreviyle karşı karşıyayız.

Emekten, Hak, Hukuk, Adaletten, Barıştan yana, Demokratik Laik bir Türkiye için mücadeleye devam edeceğiz.

 

Erdal BOZKURT

TÜM BEL-SEN GENEL BAŞKANI

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.