Engelsiz Bir Yaşam İçin Yılın Bir Günü Değil, Her Zaman Engellilerin Yanındayız!

Engelsiz Bir Yaşam İçin Yılın Bir Günü Değil,

Her Zaman Engellilerin Yanındayız!

Takvimler bugün 3 Aralık 2019 tarihini gösteriyor. Birleşmiş Milletlerin bugünü “Uluslararası Dünya Engelliler Günü” olarak ilan etmesinin üzerinden tam 27 yıl geçmiş bulunuyor.

Ancak ülkemizde milyonlarca engelli kendi günlerine istihdam, eğitim, sağlık, ulaşım başta olmak üzere pek çok haktan mahrum olarak giriyor. Toplumsal yaşama katılımı önündeki engeller sürdüğü için milyonlarca engelli dört duvar arasında bir yaşama mahkum ediliyor.

Bağımsız kuruluşların verileri ülkemizde en az on kişiden birinin engelli her geçen gün arttığını göstermektedir. Artmaya devam eden iş cinayetleri, ülkenin içeride ve dışarıda sürüklendiği çatışma ortamı,  trafik kazaları, sağlık hizmetlerine erişim hakkının kısıtlanması,  kadınları hedef alan erkek şiddeti başta olmak üzere toplumsal şiddetteki artış gibi pek çok faktör hepimizi her geçen gün daha fazla engelli adayına dönüştürmektedir.

Buna rağmen engellileri toplumsal yaşamın dışına iten, bağımlılıklarını arttıran politikalarda ısrar edilmekte, Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi kağıt üstünde kalmaktadır.

Sosyal devleti, sosyal adaleti ortadan kaldıran politikalar en çok engelli vatandaşlarımızın hayatını etkilemeye devam ediyor.   Engellilere yönelik temel hakların hayata geçirilmesi sosyal devlet olmanın bir gereği iken siyasal iktidarın bir lütfu gibi gösterilmektedir. Engeli vatandaşlarımızın temel bir hak olan sosyal dayanışma hizmetlerinden bile yeterli ölçüde yararlanması engellenmektedir.

2013 yılında yapılan değişiklikle engelli ve bakım aylığı bağlama şartlarının zorlaştırılması,  söz konusu tutarlar mümkün olan en asgari düzeye çekilmesi engelli maaşı alınabilmesi için sadece devletin gösterdiği hastanelerden en az %40 oranında engelli olunduğunu ispatlayan raporun alınmasının zorunlu hale getirilmesi yüz binlerce engellinin yaşam koşullarını çok daha zor bir hale getirmiştir.

  1. Yüzyılın Türkiye’sinde yüz binlerce engelli rapor almak için orta çağ standartları ile ölçümler yapan hastanelere başvurmaya mecbur bırakılmaktadır. Engelli raporu alanların ise ülkede yaşanan ekonomik gerçeklikle hiçbir şekilde bağdaşmayan rakamlarla yetinmesi beklenmektedir.

Sağlıkta engellilerden hem katkı-katılım payı alınmasına devam edilmekte hem de kullandıkları protez gibi tedavi edici araçlar için ek ödeme alınmaktadır.  Ayrıca verilen zorunlu tıbbi destek cihazlarının ve malzemelerinin kullanım sürelerinin uzatılması, söz konusu cihaz ve malzemeler için devlet tarafından yapılan ödeme miktarının gittikçe kısılması engellileri niteliksiz ürünlere mahkum etmektedir.

Ülkemiz engellilerin eğitimi konusunda da çağdaş dünya ülkelerine kıyasla oldukça geri bir noktadadır. Nitekim araştırmalar Avrupa Birliği ülkelerinde ilkokuldan sonra engelli bireylerin okulu bırakma oranı yüzde 25 iken, bu oranın Türkiye’de yüzde 60’a çıktığını göstermektedir.

Engellilerin eğitimi açısından hayati önem taşıyan özel eğitime uygun nitelikte okul ve kurumların sayısı hala çok yetersizdir.  Devlet eli ile hizmet verilen mevcut özel eğitim okullarının ve kurumların belli illerde yoğunlaşması, diğer iller ve bölgelerde yaşayan engellileri ve ailelerini çaresizliğe itmektedir.

Diğer taraftan engelli bir vatandaşın kendi kendine yeter hala gelmesinin temel koşulunun çalışma hakkını kullanabilmesinden, istihdam edilmesinden geçtiği açıktır. Oysa rakamlar Türkiye’de çalışabilir durumda olan her on engelliden sekizinin işsizdir. Hem özel de ham de kamuda yasal zorunluluk olan engelli istihdamı kotalarına uyulmamaktadır.

Engelli yurttaşlarımızın yaşadığı sorunlar elbette ki yukarıda özetlemeye çalıştığımız sorunlardan ibaret değildir. Buna rağmen siyasal iktidarın milyonlarca engelli vatandaşın yaşadığı sorunların çözümünü zamana yayarak ertelemesi, yanlış politikalarda ısrar etmesi engelli yurttaşlarımızın yaşamını daha da zorlaştırmaktadır.

Oysa her insanın bir engelli adayı olduğu bilinciyle, engelli yurttaşların başta istihdam olmak üzere tüm ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanması sosyal devlet olmanın temel gereğidir.

Engelsiz Bir Yaşam İçin:

  • Birleşmiş Milletler Engellilerin Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, engelli haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin, sosyal devlet olmanın, anayasa ve yasaların gereği ertelenmeden yerine getirilmelidir.
  • Yollar, binalar, toplumsal yaşam alanları engellilerin ihtiyaçlarına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmalı, toplum engellilere nasıl davranacağı ile ilgili bilinçlendirilmelidir.
  • Engelli istihdamı hem özelde hem kamuda kota sınırlarına takılmadan artırılmalıdır. Kamu engelli istihdamının artırılmasına öncülük etmelidir.
  • OHAL- KHK’leri ile sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edilen engelli kamu çalışanları tüm kazanmış hakları korunarak derhal aynı görevlerine iade edilmelidir.
  • Engelli aylığı ve engelli bakım aylığı bağlanmasında aile geliri yerine engellinin bireysel geliri esas alınmalıdır.
  • Engelliler için hiçbir koşul aranmaksızın yeni istihdam alanları açılmalı, yasal olarak engelli çalıştırmak zorunluluğu bulunan iş yerlerinin denetimleri artırılmalı, kurallara uymayanlar hakkında uygulanacak ceza ve yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır.
  • Engellilere yönelik ayrımcılık, değersizleştirme ve ötekileştirmeye son verilmelidir. Bunun için tüm kamu emekçilerine hizmet içi eğitim verilmelidir.
  • Engelli personelin ve yurttaşların kamu kurum ve kuruluşlarına ulaşım sorunu acil bir şekilde çözülmelidir.
  • Hem özelde hem de kamuda engelli istihdam kotaları artırılmalıdır.
  • Kamu kurum ve kuruluşlarında engellilerin sorunlarına ilişkin destek birimleri oluşturulmalıdır.
  • Mevcutta istihdam halindeki her beş kamu emekçisinden birinin engelli olduğu

Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışanların öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız atanmaları sağlanmalıdır.

  • Engelli kamu emekçilerinin derece ilerlemeleri iki yılda bir yapılmalıdır.
  • Tüm engelli kamu emekçilerine, yeni atanan 1 yıl çalışıp adaylığı kalkanlar da dahil olmak üzere, en az 30 günlük yıllık izin verilmelidir.
  • Engelli kamu emekçilerine,  iş yerlerine gidiş ve gelişlerinin maliyeti göz önünde bulundurularak aylık ek servis ücreti ödenmelidir.
  • Hizmet içi eğitimlerde engellilere yönelik temel haklar, kişisel gelişim vb. konularda eğitim imkânı sağlanmalıdır.
  • Kamu kurum ve kuruluşlarının fiziksel koşulları (merdiven, asansör, WC, lavabo, geçiş yerleri vb.) hem hizmet sunan engelli personelin hem de hizmetten yararlanan engelli yurttaşların ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde düzenlenmelidir.
  • Özellikle servis imkanı olmayan iş yerlerinde çalışmakta olan engelli personele mesaiye geç gelme, mesaiden erken çıkma hakkı verilmelidir.
  • Engelli personelin çalıştığı yerlerde engel durumuna uygun donanımlar sağlanmalıdır. İş yerlerinde kullanılan temel araç ve gereçlerin ihtiyaç duyulan oranda engelli odaklı planlanması yapılmalıdır.
  • Yasal bir zorunluluk olan engelli otoparkı uygulamasına uyulmalı, bu zorunluluğu yerine getirmeyen sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.

KESK olarak yukarıda sıralanan talepler hayata geçirilmeden; fırsat eşitliği tanınmayan, birçok alanda ayrımcılıkla karşılaşan milyonlarca engelli yurttaşımızın sadece Dünya Engeliler Günü ve Haftası gibi özel zamanlarda hatırlanmasının bir marifet olmadığının altını tekrar çiziyoruz.

Konfederasyonumuz tüm olumsuzluklara rağmen, yaşanan sorunların çözümü için mücadeleyi belirli günlere haftalara hapsetmeden, her zaman engellilerin yanında olmaya devam edecektir

Yürütme Kurulu