Halkın İradesine El Konulamaz!

AKP iktidarı tekçi yönetim ve rantçı anlayışını ülke genelinde kesintisiz uygulamak adına; seçimlerle ele geçiremediği halk iradesini merkezden atanan kişiler eliyle halktan koparmayı amaçlamaktadır. Bölge belediyeleri üzerinden başlayacağı ilan edilen “Kayyum atama yöntemiyle” yerel yönetimlerin halkın temsilcilerinden koparılması girişimi halkın kendi kendini yönetme iradesinin yok sayılması, kentsel dönüşüm ve kamulaştırma politika ve uygulamalarında olduğu gibi halkı kendi tekçi düzenine biat etmeye zorlamadır.

Sendikamız örgütlenme alanı olan yerel yönetimlerin bu amaçla halk iradesinden koparılması girişimlerine karşı yerel yönetimlerin asli bileşeni olan biz yerel yönetim emekçileri olarak bir basın toplantısı gerçekleştirdik.

23 Haziran 2016(Bugün) sendikamız toplantı salonunda gerçekleştirdiğimiz basın toplantısına; Genel Başkanımız ve MYK üyelerimiz ile KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, ESM Genel Başkanı Mustafa Şenoğlu, Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Hamit Kurt, BES Genel Sekreteri Davut Balıkçı katıldı.

_DSC0690 _DSC0691 _DSC0694

Genel Başkanımız Ömer Salih Erol tarafından okunan basın toplantısı metni aşağıdadır:

 

DEMOKRASİNİN BEŞİĞİ YEREL YÖNETİMLER HALKTAN KOPARILAMAZ

Ülkemiz demokrasinin ve hukukun her geçen gün daha fazla ayaklar altına alındığı karanlık bir korku imparatorluğuna doğru sürüklenmek isteniyor.

Bir yandan şiddet politikalarıyla kentler yerle bir ediliyor, yüzbinlerce insan yerinden yurdundan ediliyor, toplumsal kutuplaşma ve çatışma hali derinleştiriliyor; diğer yandan sorgulayan, itiraz eden veya eleştiren gazetecisi, akademisyeni, avukatı, sendikacısı veya siyasetçisi her kim olursa olsun düşman veya hain ilan edilip tutuklanıyor, basın hatta yargı dahi tek elde merkezîleştirilip demokratik hukuk devleti adeta yerle bir edilmeye çalışılıyor.

Tarihsel veya güncel; ekonomik veya sosyal hiçbir soruna yönelik çözüm üretmeyen tam tersine sorunu ifade eden herkesi susturup ülkeyi adeta faşizan bir dikta rejimine dönüştürmeyi amaçlayan bu politika ve uygulamalar demokrasinin ilk halkası olan yerel yönetimlerin halkın iradesinden koparılmasına kadar uzanmış durumdadır.

Sendikamızın örgütlülük alanı olması itibariyle üyelerimizi; yurttaşların toplumsal yaşama ve demokrasiye katılımının ilk ve en önemli halkası olması bağlamında da tüm halkı bire bir ilgilendiren yerel yönetimlerin halkın iradesinden koparılmasına yönelik son günlerde çok daha fazla gündem olan bu girişimler, yerel yönetimlerin asli bileşeni olan biz yerel yönetim emekçileri ve ülkemiz demokrasisi açısından çok tehlikeli sonuçlar yaratacak niteliktedir.

AKP Genel Başkan Yardımcısının ardından bizzat Başbakan tarafından yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere AKP iktidarı seçimlerle ele geçiremediği halk iradesini tekçi yönetim ve rantçı anlayışını ülke genelinde kesintisiz uygulamak adına merkezden atanan kişiler eliyle halktan koparmayı amaçlamaktadır.

Maniplatif ve demagojik söylemlerle öncelikle bölge belediyeleri üzerinden başlayacağı ilan edilen yerel yönetimlerin halkın iradesinden koparılması girişimi kentsel dönüşüm ve kamulaştırma uygulamalarında olduğu gibi sadece bölge ile sınırlı kalmayacak siyasal iktidara koşulsuz biat etmeyen ülke genelindeki bütün yerel yönetimlere yaygınlaştırılacaktır. Bu itibarla söz konusu bu girişim sadece bir bölgeye ve ya bir partiye değil ülke genelinde tekçi faşizan iktidara teslim olmayan bütün halka ve biz emekçilere yönelik kapsamlı bir saldırıdır.

Yapılmak istenen bugüne kadar müfettişler, soruşturmalar hatta tutuklamalarla teslim alınmayan belediyelerin halkın seçtiği yöneticilerden koparılarak; halkın kendi kendisini yönetmesi iradesinin topyekun gasp edilip, ülkenin bütün kentlerinin tek elden baskıcı, gerici ve rantçı bir anlayışla iktidarın hizmetkarı haline dönüştürülmesidir.

Sendikamızın da her platformda dillendirdiği gibi ülkemizi emekten yana daha demokratik bir hale dönüştürmek için ilk olarak demokrasinin yapı taşı olarak kabul edilen yerel yönetimlerin özgür, demokratik ve katılımcı hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Ancak AKP iktidarının “yerel yönetim reformu” diye önümüze çıkardığı ise yerel yönetimlerin mevcut halinden bile geri bir biçimde halktan ve emekçilerden koparılmasına yönelik antidemokratik ve hukuk dışı bir düzenlemedir. Çağımızda gelişmiş demokratik ülkelerde merkezi idarenin birçok yetkisi yerel yönetimlere devredilip, yerelin söz ve karar hakkı güçlendirilirken AKP hükümetinin tam tersi bir istikamete yönelmesi onun çağdaşlıktan ve demokrasiden ne kadar uzaklaştığının kanıtıdır.

AKP iktidarının belediyelerin yeniden yapılanması diye önümüze sunduğu değişim demokrasiye karşıdır; çünkü, halkın demokratik tercihlerini hiçe sayıp merkezden atanmışların yönetimini amaçlamaktadır. Böylesi bir değişim halkın demokrasiyi yaşayarak öğrenmesi ve geliştirmesi üzerinden toplumsal demokrasinin kurumsallaşması ile toplumun tarihsel ve kültürel çeşitliliğinin toplumsal zenginlik olarak yaşanması üzerinden barışın ve demokrasinin korunup geliştirilmesini sağlayacak yerel yönetimlerin; halka yabancı tekçi, baskıcı, merkeziyetçi ve otoriter hale dönüştürülmesini amaçlamaktadır.

Siyasi İktidarın belediyelere yönelik bu girişimi aynı zamanda halkın kaynaklarının, tarihsel ve toplumsal değerlerinin, ekolojik varlığının halktan çalınıp sermayeye peş keş çekilmesinin de altyapısıdır. Talancı anlayışıyla en ufak bir toprak parçasını, ormanları, dereleri, meydanlarıyla mahalleriyle kentleri yani toplumun olanca tarihsel ve kültürel birikimini, ekolojik varlığını ranta açan siyasal iktidar Anayasanın yerel yönetimlerin iradesine bıraktığı için dokunamadıklarını da sermeyenin işgaline sunmayı amaçlamaktadır. Söz konusu değişimin ticaret hukukunun konusu olan “kayyum” ile isimlendirilmesi dahi AKP’nin ülkemiz belediyelerini birer ticarethaneye dönüştürmeyi amaçladığının teşhiri niteliğindedir.

Anlaşılan odur ki, AKP iktidarı iç ve dış sıkışma nedeniyle son dönemde yeterince besleyemediği yandaş sermayesine yeni rant alanları açmayı diğer yandan da yerelde yaşayan halkı ekonomik, sosyal ve kültürel olarak yaşadığı coğrafyadan kopararak, ülkenin demografik yapısını kendi işine geldiği gibi değiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu anlayışın en yakın somut uygulamaları SUR’da görülmüştür. Sur’a yönelik kent dinamiklerini devre dışı bırakarak yürütülmek istenen yeniden inşa girişimleri, ilçenin neredeyse tamamının kamulaştırılmaya tabi tutulması meseleye salt güvenlik ve rant perspektifinden bakıldığında; mülkiyet hakkı başta olmak üzere, halkın tarihsel ve kültürel mirasın nasıl hiçe sayılacağını göstermektedir.

AKP iktidarının söz konusu bu değişim girişiminin o yerelin bir parçası olup, halka hizmet üreten biz yerel yönetim emekçilerinin hak ve özgürlüklerini, çalışma ve yaşama koşullarını daha da kötüleştireceği açıktır. Belediyelerin halka karşı bir sorumluluğu olmayan merkezin tekçi iradesinin temsilcisi yöneticilere teslim edilmesi; biz yerel yönetim emekçilerinin başta toplu sözleşme hakkı olmak üzere var olan haklarımızın dahi gasp edilmesi ve bizleri hakkını arayamayan, emeğinin karşılığını dahi sorgulayamayan adeta birer emir erine, ücretli köleye dönüştürme girişimidir.

Kuruluşundan bu yana üyelerinin hak ve özgülüklerinin ülkemizin genel demokratikleşmesinden ayırmayan, bu kapsamda kendi örgütlülük alanımız olan yerel yönetimlerin özgür, demokratik ve katılımcı hale dönüştürülmesini savunan biz TÜM BEL SEN’liler, AKP iktidarının yerel yönetimlere yönelik salt güvenlik ve rant odaklı müdahalesini, sadece bölge belediyelerine yönelik değil oradan başlayarak bütün ülkeye yayılacak bir merkezileştirme ve tekleştirme hamlesi olarak görüyoruz.

Halkın iradesini yok sayma; ülkemizin çoğulcu yapısının ve toplumsal demokrasinin köklerinin dinamitlenme; yurttaşların mülkiyet hakkı dahil olmak üzere tarihsel, kültürel ve ekolojik varlıklarının talanı ve biz yerel yönetim emekçilerinin var olan haklarını dahi gasp ederek, çalışma ve yaşama koşullarımızı çok daha kötüleştirmeyi amaçlayan böylesi bir dönüşümü kabul etmiyoruz.

Ve bu kapsamda başta emekçiler olmak üzere ülke genelinde bütün yerel yönetim yöneticilerini, belediye başkanlarını, meclis üyelerini ve demokrasiden yana bütün toplumsal kesimleri ülkemizi karanlık bir bataklığa sürükleyecek böylesi antidemokratik ve hukuk dışı girişimleri durdurmaya yönelik ortak ve birleşik mücadeleye çağırıyoruz.

AKP hükümetini ise toplumsal kutuplaşmayı ve çatışmayı körükleyen böylesi politikalardan; çözümsüzlüğü derinleştiren tekleştirme ve merkezileştirme girişimlerinden vazgeçmeye ve toplumsal demokrasinin gelişimi için yerel yönetimlerin idari ve mali yerinden yönetime uygun biçimde güçlendirmesine yönelik dönüştürülmesine davet ediyoruz.

 

 

 

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.