Sendikamız, 1 Mayıs Emekçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında 29.04.2021 (Perşembe) günü saat: 12.30’da Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirmiştir.
Sendikamız Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ile Ankara 1 ve 2 nolu şube yürütme kurulu üyeleri ve Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının katıldığı söz konusu basın açıklaması aşağıdadır.
Değerli Mücadele Arkadaşlarım,
Değerli Basın Emekçileri,
Tüm insanlığın “yeni bir başlangıca” olan ihtiyacının yakıcı hale geldiği bir süreçten geçiyoruz. Yaşadığımız mahalleden şehrimize, çalıştığımız işyerinden ülkemize tüm dünya bir salgınla sarsılıyor.
Ekolojik krizlere, salgın hastalıklara yol açan, her baktığı yerde sadece doların yeşilini ve petrolün siyahını gören, gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla; doğa ise geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor. En yakın örneğini Rize ikizdere’de yaşadığımız gibi doğasının, toprağının yok edilmesine dur diyen köylülere polislerle, jandarmalarla saldırılıyor.
MİLYONLAR AÇLIK, HASTALIK VE ÖLÜM KISKACINA ALINMIŞKEN;
PATRONLAR SERVETİNİ KATLIYOR, EN KÜÇÜK HAK TALEBİNE SALDIRILIYOR
Bizler, pazar yerlerinden caddelere, bakkallardan fırınlara kadar sağlıklı ve çağdaş bir kent yaşamı için gerekli düzenleme ve kontrolleri yapan zabıtalar; deprem, yangın, sel gibi herhangi bir afette ilk yardıma koşan itfaiyeciler; parkların, bahçelerin, meydanların düzenlemesini ve temizliğini yapanlar yani kentlerde yaşayan milyonların altyapıdan ulaşıma gündelik yaşamındaki temel kamusal hizmetleri üreten yerel yönetim emekçileriyiz.
Yerel yönetim emekçilerinin sağlığının kent halkının da sağlığı olduğu bilinmesine rağmen; bizler, salgın koşullarında dahi yeterli önlemler alınmadan, aşılamada öncelikli sayılmadan bulaşı riskine açık bir şekilde çalışmaya devam ettik, devam ediyoruz. Yüzlerce arkadaşımız bu süreçte yaşamını yitirdi ve ya ağır şekilde hastalandı. Canımız pahasına sürdürdüğümüz bu çalışmanın karşılığını ne maddi ne de manevi olarak alamıyoruz.
Pandemiden kaynaklı son bir haftada kaybettiğimiz can sayısı 2400 oldu. 2400 can, 2400 insan. Kaybettiğimiz bu canlar sadece bir sayı olarak anılamaz. Her birinin ayrı bir yaşam hikayesi olan bu insanlarımız iktidarın pandemi sürecindeki beceriksiz yönetimi, sınıfsal tercihleri ve açık ihmallerinden kaynaklı yaşanan cinayetlerdir.
Ve bu kadar ölümün ardından evine ekmek götürmek için gündelik dahi olsa çalışmak zorunda olan milyonlara hiçbir güvence veya destek sağlanmadan tam kapanma. Yani pandemiden değil de açlıktan ölümü reva görmekten başka bir anlam taşımıyor…
Değerli Arkadaşlar,
Krizle birleşen pandemide sorunlarımız katlanarak artarken biz emekçilerle sermaye sınıfı arasındaki sınıfsal çelişkiler derinleşiyor, tek adam yönetimimin baskıları ve saldırganlığı artıyor.
Bizler, evine bir kuru ekmek olsun götürebilmek için her türlü bulaşı riskine açık bir şekilde çalışmak zorunda kalırken, patronlar sıcak yalılarından zenginliklerini büyütüyor. Bizler, 1 Mayıs gibi uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele gününde dahi sokağa çıkması yasaklanırken; AKP üyeleri bol keseden aşılanarak lebalep kongrelere, kitlesel cenaze törenlerine, yemeklere katılıyor.
Bizlere sosyal devletin kırıntıları bile fazla görülüp, her geçen gün artan zamlara rağmen sefalet ücretleri, hukuksuz ihraçlar, sürgünler, ücretsiz izinler, işten atmalar dayatılırken; bizden alınan vergiler ya geçmediğimiz köprülerin, ya kullanmadığımız havaalanlarının ödemesine ya da teşvik paketleri adı altında patronlara aktarılıyor.
Sendikal hak ve özgürlüklerimiz baskı atına alınıyor, işsizlik rekorlar kırıyor, kamu kaynakları silaha aktarılıyor, kaybolan milyonların hesabını sormak yasaklanıyor, yargı adalet dağıtmak yerine her türlü eleştiriyi suç sayıyor, ceza tehditleri altında örgütlenme ve düşüncemizi açıklama haklarımızı kullanmamız engelleniyor, seçilmişler aracılığıyla yönetilmek dahil hemen tüm demokratik kazanımlarımız yok sayılıyor.
İç hukukta ve uluslararası hukukta onaylanmış toplu sözleşme hakkımız Sayıştay zimmetleriyle veya yasakçı yasalarla yok sayılıyor. Sahte sendikalarla yapılan ve hiçbir sorunumuzu çözmeyip bizleri sefalet ücretlerine mahkûm eden göstermelik mutabakatlarla yetinmemiz isteniyor.
Ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü,
Haklarımızın, özgürlüklerimizin ortadan kaldırıldığı
Her seferinde bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren
BU BOZUK DÜZEN, BİZİM DÜZENİMİZ DEĞİL.
ARTIK YETER! BİZ BAŞKA DÜNYA İSTİYORUZ.
Madem biz durduğumuzda ekonomi duruyor. Madem biz olmadan hayat duruyor. O zaman emeğimizi çarkları arasında ezip bizi yok sayan bu sömürü ve baskı düzenine ARTIK YETER diyoruz.
EMEKTEN YANA YENİ BİR BAŞLANGIÇ İSTİYORUZ!
BİR HAYAT İSTİYORUZ
Bu bir hayal değil BİRLİKTE KURACAĞIZ
Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir dünya ve ülke hayal değil. Sömürü, yoksulluk ve baskı düzenine karşı omuza omuza verdiğimizde istediğimiz dünya elimizle değecek kadar yakın.
UMUT BİRLİĞİMİZDE, DAYANIŞMAMIZDA, MÜCADELEMİZDE….
YAŞASIN BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA
YAŞASIN 1 MAYIS
Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.