SALGINA KARŞI MÜCADELEDE
ÖNCELİK SERMAYE DEĞİL HALK OLMALIDIR
2020 yılının ilk günlerinden itibaren küresel ölçekte yaygınlaşan Korona Virüsü, kader değil, canlıların doğal yaşam alanları ile ekolojik dengeyi daha fazla kar hırsı için alt üst eden küresel kapitalizmin sınıfsal bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu küresel salgının önümüzdeki günlerde seyri konusunda çok net bir bilgiye sahip olmazsak ta, Korona Virüsünün başladığı günlerde ülkelerin durumun ciddiyetinden uzak tutumu, önlem almada yaşanan gecikmeler, virüsün geometrik olarak yayılmasına ve insan yaşamını ciddi biçimde tehdit halk sağlığı sorununa dönüşmesine yol açmıştır.
Dünya Sağlık Örgütünün tüm dünyaya Salgın uyarısı ile önlemler arttırılmış, bu kapsamda birçok ülkede hasta sayısının artmasına ve ölümlerle sonuçlanan vakaların tespiti ile tüm yaşam alanlarındaki faaliyetler başta olmak üzere kamu hizmetleri dâhil olmak üzere durma noktasına gelmiştir.
Ülkemizde de, hükümetin bütünlüklü bir tutumundan çok, sadece Sağlık Bakanın gece yarısı yaptığı açıklamalarla bu kadar önemli bir durumu bir hükümet politikası olarak algılayıp önlem almak yerine, bir bakanlığın basit bir sorunuymuş gibi görmesi hepimiz açısından geç tehdittin büyümesine hatta toplumda panik havasının oluşmasına neden olmuştur. Hatta öyle ki; ülkeler arası seyahatlerin bile birçoğunun durdurulduğu bir aşamada, umre ziyaretine insanların gönderilmiş olması, hükümet açısından olayın vahametinden ne kadar uzak kalındığını göstermesi bakımından çarpıcıdır.
Geldiğimiz aşamada, insanlığın tamamını tehdit eden ve salgına dönüşen virüsle halk sağlığı açısında ve ekonomik açıdan alınması gerekenlere ilişkin iki gün önce AKP Genel Başkanı tarafından hükümet adına yapılan Ekonomik İstikrar Kalkanı adı altında 21 maddelik sözde tedbir paketinde, toplumun en geniş kesimlerine kolonya ve maske vaadi varken, sermayeye 100 milyar liralık dev kalkan destek olarak açıklanmıştır.
Tüm dünyada başta temel tüketim maddeleri, sağlıklı gıda, temizlik ve hijyen maddelerine ulaşım, çalışanlar için istihdamda güvence, esnafın korunması, borçların ertelenmesi, tüm yurttaşlara mali destek ile piyasaları da bu yolla koruma önlemleri alınırken; ülkemizde adı ‘’KALKAN’’ olarak açıklanan paket sadece sermaye çevrelerini memnun etmiştir.
Salgınla mücadelede en temel ilke kişisel temizlik ve hijyen iken, bu konuda gerekli malzemelerin ücretsiz yada KDV indirimi yapılmaması, yine dengeli beslenmenin virüsle mücadelede etkin rolü göz önüne alınırsa temel tüketim ve gıda maddelerinde KDV’nin düşürülmemiş olması aslında açıklanan pakette ki diğer 18 yıllık iktidar icraatlarında olduğu gibi sınıfsal bakışlarını ortaya koymamış mıdır?
Bu konuda eleştirilerimizi saklı tutmak kaydıyla, sorunun büyüklüğü ve ciddiyeti açısından, yapılması gerekenleri, özellikle yerel yönetimler işkolunda örgütlü bir sendika olarak, sorunun dayanışma ve birlikte mücadele ile aşılabileceğine olan inancımızla önerilerimizi belediye yönetimlerimizle ve kamuoyu ile paylaşmak bu konuda göreve hazır olduğumuzu ifade etmek isteriz.
Bu doğrultuda;
Öncelikle virüsün ülkemizde hissedildiği günden, salgına dönüştüğü bu güne kadar, her türlü zorluğa rağmen canla başla emek veren, risk alan sağlık çalışanlarına belediye emekçileri ve halkımız adına sonsuz teşekkürlerimizi iletiriz.
Sürecin hızla ilerlediği bu aşamada önlem almak için var gücü ile çalışan ve her bir yeni önlemi devreye koyan belediye yönetimlerimizi de ayrıca kutluyoruz.
Sendikamız bundan sonraki sürece ilişkin önerileri şunlardır.
Bu kapsamda genel bütçeden ayrılan belediye gelirlerinin bu süreç tamamlanıncaya kadar %30 artırılmasına,
Özetle sıraladığımız ve hepimizin elbirliği ve dayanışması ile aşacağımıza inandığımız bu süreci birlikte yönetimlerimizle koordine etmek, dayanışma içinde olmak için sorumluluğa hazır olduğumuzu, sürecin kamuoyu ile şeffaf yürütülmesi konusundaki duyarlılığımız tüm kamuoyu ile paylaşır, sağlıklı günler dileriz.
MERKEZ YÜRÜTME KURULU