SATIŞ SÖZLEŞMESİNE HAYIR SEFALETE VE HUKUKSUZLUKLARA TESLİM OLMAYACAĞIZ

Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin 2018-2019 yıllarına yönelik ekonomik ve sosyal haklarının belirlenmesi amacıyla görüşmelerine başlanan ve kapalı kapılar ardında süren pazarlıklar sonucunda 22 Ağustos 2017 tarihinde imza altına alınan ve adeta bir satış sözleşmesi niteliğinde olan Kamu Görevlileri Toplu Sözleşmesine ilişkin yerel yönetim emekçilerinin değerlendirmesini ifade etmek amacıyla Merkez Yürütme Kurulumuz Genel Merkez Konferans salonunda basın toplantısı düzenledi.

Merkez Yürütme Kurulu adına Genel Başkan Erdal BOZKURT’un okuduğu Basın metni şöyledir:

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNİ GERÇEK SENDİKA YAPAR

Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin 2018 ve 2019 yıllarına yönelik ekonomik ve sosyal haklarının masaya yatırıldığı 4. Dönem Toplu Sözleşme süreci kapalı kapılar ardında yapılan pazarlık sonucu adeta bir satış sözleşmesi olarak sona erdi.

İş güvencemiz başta olmak üzere en temel hak ve özgülüklerimize yönelik ağır saldırıların yaşandığı bir süreçte başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde AKP hükümeti ücret artışlarında dahi kamu emekçileriyle dalga geçer gibi önerilerde bulunmuş ve milyonlarca emekçiyi kandırmak adına yürütülen orta oyunu hükümetin teklifinin göstermelik bir biçimde yarım puan arıtılmasıyla sona ermiştir.

Bir kez daha görülmüştür ki evrensel değerlere uygun gerçek bir toplu pazarlık süreci yürütmekten çok uzak, kapalı kapılar ardında kirli pazarlıklarla bir süreç işlemiştir.

Görüşmelerin ilk günü Konfederasyonumuzun “kamu emekçilerinin iş ve yaşam güvencesinin gasp edenler ekmeğimizi de elimizden alacaklar, bu zihniyete karşı yapılacak şey sadaka pazarlığı değil güvenceli iş güvenceli gelecek talebidir” söylemine kulak tıkayarak hükümete methiyeler dizip masaya oturanlar, görüşmelerin ilk turunda karikatür gibi dövizlerle “4-5 puan üzeri gelmezse hükümetin teklifine kapalıyız” lafları ettikten sonra iş imzaya gelince hükümetin ilk teklifinin yarım puan üstüne paşa paşa imza atmıştır.

 İmza sırasında üye sendika başkanlarının mahcup tavırlarından da anlaşılacağı üzere yandaşlar için bile utanç belgesi olan bu sözleşme hükümete veya cumhurbaşkanına yanaşarak sendikacılık değil ancak kapı kulluğu yapılabileceğinin kanıtıdır. İmza sonrasında geçmişte imza atılan ancak hiçbir takibi yapılmayan maddeleri dahi yeni dönemin kazanımı gibi sunmaktan geri durmayan yandaş sendika, iki yıl boyunca açlığa mahkûm ettikleri kamu emekçilerini rakamlarla oynayarak kandırmaya çalışmakta, gerçeğin üzerini perdelemektedir.

Ekranların karşısında sahte başarı öyküleri anlatan siyasal iktidarın memur kolları rolünü üstelenen bu sendikamsı yapıya emekçilerin hangi talebinin gerçekleştiğini sormak gerekir.

  • Haksız ve hukuksuz bir biçimde sorgusuz sualsiz bir gecede işten atılan on binlerce kamu emekçisi işe iade mi edilmiştir?
  • Ekonomik büyümeden emekçilere hak ettikleri pay mı verilmiştir?
  • Hepimizin çarşı pazarda yaşadığı gerçek enflasyon karşısında ücretlerimizde enflasyon rakamları üzerinde bir artış mı olmuştur?
  • 4/B’liler, 4/C’liler, kamuda asli işleri yapan taşeron firma çalışanları başta olmak üzere kamuda güvencesiz çalışanlar kadroya mı geçirilmiştir?
  • Vergi dilimi ve ek gösterge adaletsizlikleri sona mı ermiştir?
  • Ek ödemeler emekliliğe ve emekli aylığına mı yansıtılmıştır?
  • Sendikamızın mücadelesi ile yerel yönetim emekçilerinin fiili ve meşru mücadele ile kazanıp evrensel hukukta onaylattığı özgür toplu sözleşme hakkının kısıtlanmasına son mu verilmiştir?
  • Belediyelerde sözleşme imzalama şartlar ile miktar, süre, zaman sınırları sona mı ermiştir?
  • Yine belediyelerde imzalanan sözleşmeler toplu sözleşme sayılıp, ekonomik ve sosyal haklar emekliliğe esas aylığa dahil mi edilmiştir?
  • Zabıta ve itfaiye emekçilerinin ek ödeme, mesleki sınıf tanımı, maktu mesai, fiili hizmet zammı, iş güvenliği ve tazminatı gibi yıllardır çözülmeyen sorunlarına ilişkin adım mı atılmıştır?
  • Onlarca belediyede seçilmişler yerine kayyumlar atanarak hem halkın iradesinin hem de oralarda çalışan emekçilerin iş ve yaşam güvencesinin gasp edilmesine son mu verilmiştir?
  • En temel Anayasal hak olan sendikal örgütlenme özgürlüğüne aykırı bir şekilde, kayyumların atadığı müdürlerler eliyle sürdürdüğü emekçilerin kendi sendikalarından istifa ettirilip yandaş sendikaya üye olmaya zorlanması baskısı sona mı ermiştir?
  • Emekçilerin örgütlü gücüyle sürdürdüğü mücadele ve binlerce bedel pahasına imzalanan Toplu İş Sözleşmelerinin kayyumlar tarafından tek taraflı feshedilmesi iptal mi edilmiştir?
  • Kadın emekçilerin yaşadığı baskı, mobbing, şiddet ve ayrımcılığın engellenmesine yönelik somut her hangi bir düzenleme mi yapılmıştır?
  • Tüm işyerlerinde kreş, etüt ve gündüz bakım merkezi, yemekhane açılması ve emekçilere ücretsiz toplu ulaşım sağlanmasına yönelik söylemin ötesinde somut her hangi bir düzenleme yapılmış mıdır?

Burada sadece bir kısmını dile getirdiğimiz kamu emekçilerinin temel taleplerinden hiç birisi müzakere dahi edilmemiştir, dolayısıyla imzalanan bu sahte sözleşme metni ile emekçiler ekonomik ve sosyal olarak hiçbir somut kazanım elde edememiştir.

Bu süreç, TÜM BEL SEN olarak en başından beri karşı çıktığımız, grev hakkını yasaklayarak emekçileri pazarlık masasında sakat bırakan, gerçek evrensel toplu sözleşme sistemi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, tekli sendikal rejim ve siyasal iktidarın son sözü söylemesinin dayatıldığı “Türkiye Tipi Toplu Sözleşme Sisteminin” iflas ettiğini bir kez daha ispatlamıştır.

Bu tiyatro bir kez daha kamu emekçilerinin ve emeklilerinin grev hakkının yasal güvence altına alındığı, sendikal hak ve özgürlüklerin önünü açan, konfederasyon ve sendikaların demokratik bir şekilde temsiline imkan tanıyan, işyeri düzeyinde eşit ve özgür koşullardaki pazarlıklara dayalı evrensel gerçek toplu sözleşme sistemine olan ihtiyacının yakıcılığını ortaya çıkarmıştır.

Değerli Basın Emekçileri,

Sonuç olarak yeni bir satış sözleşmesi ile sonuçlanan bu süreç, en başından beri dikkat çektiğimiz üzere demokrasinin, hak-hukuk ve adaletin olmadığı bir yerde emeğin hakkının da olmayacağını ispatlamıştır. Yani OHAL-KHK rejiminin gölgesi toplu sözleşme görüşmelerine düşmüştür.

OHAL ve KHK rejiminin tüm emekçilere ve demokratik muhalefete karşı silah olarak kullanıldığı hukuksuz ve anti demokratik uygulamalara ses çıkarmayıp; diktatörlük özentisi faşizan bir iktidar karşısında el pençe divan durarak sadakacılık yapanların değil kamu emekçilerinin haklarını savunmak; kendisini bile savunamadığı açık bir şekilde görülmüştür.

Emekçiler haklarını, iş güvencesi başta olmak üzere emekçilerin her türlü hakkını gasp etmeye girişen, tüm halkı kendisinin kulları gibi gören bir iktidara biat eden sahte sendikalarla değil; gücünü emekçilerin örgütlülüğünden alan ve ne olursa olsun emekçilerin haklarını savunmaktan geri durmayan gerçek bir sendikayla alabilirler.

Bunun için TÜM BEL SEN olarak sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerini OHAL ve KHK rejiminin tüm sonuçlarıyla birlikte sona ereceği, emekçilerin iş ve yaşam güvencesinin korunduğu, insanca yaşayacak ücret ve çalışma koşullarının sağlandığı, herkes için gerçek bir adaletin garanti edildiği, emeğin, demokrasinin,  barış ve özgülüklerin ülkesini yaratmanın mücadelesini veren emeğin gerçek tarafında yer almaya çağırıyoruz.

Gelin, insanca yaşamaya yetecek ücret, güvenceli çalışma ve güvenli gelecek için verilecek mücadelede yan yana omuz omuza birlik olalım ve kimseden sadak dilenmeden hakkımız olanı birlikte kazanalım.

Satış Sözleşmesine Hayır

Sefalete ve Hukuksuzluklara Teslim Olmayacağız

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.