YEREL YÖNETİM EMEKÇİLERİNİN GERÇEK ÖRGÜTÜ TÜM BEL SEN 30 YAŞINDA

“Sendikasız demokrasi, toplu sözleşmesiz sendika olmaz” şiarıyla kurulup, kamu emekçileri adına ilk toplu sözleşmeyi imzalayan yerel yönetim emekçilerinin gerçek örgütü TÜM BEL SEN’in 30. kuruluş yılı kutlu olsun.

Kamu emekçileri sendika kuramaz denildiği, 12 Eylül askeri darbesinin gölgesinde örgütlenme özgürlüğünün yasaklarla engellenmeye çalışıldığı bir dönemde başlayan yerel yönetim emekçilerinin örgütlenme faaliyetleri 20 Aralık 1990 tarihinde 6 bin civarında kamu emekçisi eşliğinde Sendikamız TÜM BEL SEN kuruluşuna yönelik resmi başvuru ile yeni evreye ulaştı.

“Haklar yasalardan önce gelir” diyerek fiili ve meşru mücadele ile kurulan Sendikamız kuruluşu üzerinden üç yıl geçmeden 27 Şubat 1993 tarihinde Gaziantep Belediyesi ile toplu sözleşme imzalayarak, kamu emekçileri tarihinde bir ilk yarattı ve o günden bu yana örgütlü olduğu yerel yönetim kurumlarında yüzlerce toplu sözleşme imzalayarak hem üyelerine ekonomik, sosyal ve demokratik haklar kazandırdı hem de tüm kamu emekçileri için toplu sözleşme hakkının kullanımının önünü açmış oldu.

Geride bıraktığımız her biri azim ve kararlılık örnekleriyle dolu bu yıllara baktığımızda bu günlere öyle kolay gelinmediğini görüyoruz. Bu mücadelede binlerce arkadaşımız baskı ve engellemelerle karşılaştı. Birçoğumuza adli ve idari cezalar verildi. Kimi zaman sürgünlerle ve ihraçlarla, kimi zaman gözaltı ve tutuklamalarla, kimi zaman da coplarla sindirilmeye, susmaya zorlandık. Ancak bunların hiçbirine teslim olmadık, sinmek veya yılmak bir yana bütün bu saldırılar mücadelemizle yaratacağımız gelecek güzel günlere olan kararlılığımızı ve direncimizi daha da artırdı.

Şemsettin KAYMAK, İkram MİHYAZ, Cemal ÇAM, Elmas YALÇIN gibi birçok yiğit mücadele arkadaşımızı bu uğurda yitirdik. Sendikamızın bu güne gelişinde emeği geçen, yitirdiğimiz mücadele arkadaşlarımızı minnetle ve saygıyla anıyor, her türlü engel ve zorluğa rağmen yılmadan ve yorulmadan mücadeleyi yürüten üye ve yöneticilerimizi yürekten kutluyoruz.

Değerli mücadele arkadaşlarımız,

Emek, demokrasi, barış ve özgürlükler mücadelesinde 30 yıllı geride bıraktığımız bu gün bizler için sadece bir kutlama günü değil aynı zamanda mücadelemizi daha da ileri taşıma günüdür.

İçinden geçtiğimiz günler insanca yaşam koşullarımızın her geçen gün daha da daraltıldığı zorlu ve çetin günlerdir.

Tüm insanlığın yaşamını tehdit eden pandemi koşullarında emekçilere ya sağlıksız koşularda çalışarak virüsten ya da işsiz kalarak açlıktan ölmeyi dayatan neo-liberalizmin baskı ve sömürü uygulamaları her geçen gün daha da yoğunlaşıyor. İşyerlerinin kapanması ya da patronları kar hırsıyla yüzbinlerce emekçi işsizliğe ve geleceksizliğe itiliyor. Ekonomik krizin tüm faturası emekçilere, yoksullara kesilerek pandemi bahanesiyle var olan haklarımız da gasp edilmeye, kölelik koşullarında yaşama zorlanıyoruz.

Bir yanda kamu kaynaklarıyla beslenen bir avuç sermayedarın zevki sefası diğer yandan iş ve aş diyerek intihara sürüklenen milyonlarca yurttaşımızın yaşadığı sefaletin yer aldığı gelir adaletsizliği uçurumu her geçen gün daha da derinleşiyor. Saray masraflarına ve kendi maaşlarına binlerce lira artış yapan iktidar mensupları boğazından bir kuru ekmek geçtiğine şükretmek zorunda kalan milyonlara karşı “millet kuru ekmek yiyorsa aç değil” diyecek kadar fütursuzlaşıyor.

İçerde ve dışarda savaş politikalarıyla bir yandan eğitime, sağlığa, açlığa ve yoksulluğa ayrılması gereken kamu kaynakları heba edilirken diğer yandan da ırkçı ve şoven söylemlerle toplum manipüle edilmeye çalışılıyor.

En ufak bir hak arama arayışımız dahi polis copları ve gazlarıyla engelleniyor, kayyumlarla ve tutuklamalarla seçimlerde ortaya konulan halk iradesi hiçe sayılıyor. Aralarında Sendikalarımızın da olduğu demokratik kurumlar baskılanmaya, üye ve yöneticilerimiz gözaltına alınıp faaliyetlerimiz yasaklanmaya çalışılıyor.

Ancak tüm bunlara rağmen çağdaş ve laik bir demokrasi, aydınlık bir gelecek düşüyle mücadele eden yüzbinleri teslim alamıyorlar. Hukuku ayaklar altına alınarak sürdürülen her türlü baskı ve zor uygulamasına karşı emek, demokrasi, barış, adalet ve özgülük mücadelesi sürdüren yüzbinler direnmeye devam ediyor. Çünkü biliyorlar ki,

                                              SON SÖZÜ DİRENEN EMEKÇİLER SÖYLEYECEK.

İşte biz TÜM BEL SEN’liler de kökleri bu toprakların yüzyıllar öncesine dayanan bu direniş geleneğinin bir parçası olarak 30 yıldır her türlü baskı ve zulme karşı kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz mücadelemizi geçmiştekinden çok daha kararlı bir şekilde devam ediyoruz.

Siyasi iktidarın, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını denetimi altına alarak tek parti diktatörlüğü altında ülkeyi faşizan bir yönetim anlayışına doğru sürüklemesi karşısında;

laik ve demokratik bir ülke, baskı ve sömürünün olmadığı gerçek bir    adalet, barış ve özgürlük için her gün daha kararlı, her gün daha güçlü mücadeleye devam ediyoruz.   

Çünkü, hak verilmez alınır diyerek sürdürdüğümüz her biri dişe diş direnişlere tanık 30 yıllık tarihimizin bize gösterdiği şudur ki; hakları için mücadele etmeyenlerin sonu sefaletten, kulluktan ve kölelikten başka bir şey değildir.

Hiçbir faşizan uygulamanın halkların emek, demokrasi, barış ve özgürlük taleplerini susturamayacağına inanan biz TÜM BEL SEN’liler, kazandığımız değerlere sahip çıkmak ve bunlara daha yenilerini eklemek için

sürdürdüğümüz fiili ve meşru mücadelede tüm emekçileri sesimize ses katmaya, gücümüze güç katmaya çağırıyoruz.

Büyük özveri ve yoğun emekle yoğurduğumuz bu mücadelede kazanan biz olacağız. Çünkü özgürlüklerin daim olduğu çağdaş bir ülkede eşitliği, kardeşliği ve barış içinde birlikte bir yaşamı yaratacak olanlar bizleriz.

Birliğimiz ve mücadele kararlılığımız engelleri aşacak en büyük gücümüzdür.

Gelecek güzel günleri, birliğimiz, dayanışmamız ve mücadelemizle yaratacağımıza olan inancımızla tüm örgütümüze saygı ve sevgilerimizi sunuyor, daha nice yıllarda birlik ve mücadelemizin sürmesi dileğiyle bir kez daha 30. kuruluş yılımızı kutluyoruz.

ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİN OLACAK

MERKEZ YÜRÜTME KURULU