YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİ DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN BİR PARÇASIDIR.

Haksız, tartışmalı ve demokratik olmayan koşullarda yapılan seçim sonucunda Tek adam-tek parti yönetiminin mevcut anayasayı rafa kaldırdığı, halkın iradesi olarak nitelendirilen meclisin devre dışı bırakıldığı, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı, insan hak ve özgürlüklerinin ayaklar altına alındığı bir yönetim tarzının siyaseten devletin tüm kurumlarına eğemen olduğu ve halkın gündelik yaşamını doğrudan etkileyen ekonomik krizin ağır ve yıkıcı etkilerinin her alanda açıkca hissedildiği koşullar altında Yerel seçimlerin yapılacak olması daha şimdiden bu seçimleri ve sonuçlarını tartışmalı hale getirmiştir.
Bir taraftan ‘Millet iradesi’ esastır denilirken, diğer taraftan halkın kendi iradesi ile seçtiği yüzlerce belediye başkanının, meclis üyesinin görevden alınarak yerlerine ‘kayyum’ atanması ve ‘kayyum’ uygulamasının yasal hale getirilmesi 2019 mart ayında yapılacak olan yerel seçimler sonucunda seçilen Belediye Başkanları ve meclis üyelerini doğrudan tehdit etmektedir. Zaten Büyükşehir Belediye yasası ile yetkilerinin ve kaynaklarının büyük bir bölümü ellerinden alınan ilçe belediyelerinin ‘tasarruf’ tedbirleri adına ödeneklerinin % 30’unun devlet tarafından kesilmesi üçretsiz, nitelikli kamu hizmeti sunmalarını imkansız hale getirmiştir.
Dolayısıyla da; yapılacak olanın yasal ve sadece kendisinden menkul bir yerel yönetim seçimleri olmayacağı açıktır. İşçiler, emekçiler ve tüm kamu çalışanları gibi seçimi kazan belediye belediye başkanlarınında bu haklarını kullanabilmeleri için DEMOKRASİYE ihtiyaçları vardır.
Demokrasinin ‘beşiği’ olarak tarif edilen Belediyelerin ‘demokratik, halkçı ve özerk’ karekterinin geliştiştirilmesi ve kurumsallaştırılması toplumsal bir ihtiyactır.
Çünkü; Kentimizin ulaşım, çevre, sağlık, eğitim, barınma gibi en temel ve yakıcı sorunları her geçen gün daha da büyümektedir.

NEO LİBERAL-RANTÇI DEĞİL HALKÇI BELEDİYECİLİK

Kamusal hizmetler niteliksiz ve paralı hale getirilmiştir. Belediyeler bir şirket, çalışanlar ise bir maraba gibi yönetilmektedir. Hal böyle iken, yaşadığımız bu sorunların kaynağını ve nasıl çözüleceklerini öteleyen, mevcut neo liberal-rantçı yerel yönetim tarzı ve sonuçları ile barışık ve yerel yönetim seçimlerini sadece ve sadece ‘kimin’ belediye başakanı olacağına kilitlenmesi hepimizin ihtiyaç duyduğu ve hak-hukuk-adalet ve‘demokrasi’ kavramı ile bağdaşmamaktadır.
Sonuçları itibarıyla da ülkemizde olduğu gibi, Belediyelerde de demokrasinin mezar kazıcısı olan ‘tek adam’ yönetim tarzına bizlerin ve Antalya’nın ihtiyacı yoktur.
Kentimizin havasını, suyunu, denizini, toprağını, dağını ve taşını yağma ve talan havzaları olarak değerlendiren AKP iktidarının Antalya Büyükşehir Belediyesine ne kadar önem verdiğini hepimizin malumudur.Dolayısıyla, Antalya aslında sadece Antalya değildir. Aynı zamanda Türkiye’ninde önemli bir parçasıdır. Bu tesbitten hareketle, Antalya Büyükşehir Belediyesini kazanmak, Türkiye’deki demokrasi mücadelesine de büyük katkılar koyacaktır.

Dolayısıyla, içerisinden geçtiğimiz böylesine kritik ve zorlu bir süreçte Antalya’yı kazanmak için klasik bir taşra yöneticisi kurgusuyla değil, başta sendikamız KESK olmak üzere kentimizin bütün toplumsal dinamiklerine, seçim hazırlık çalışmalarının her aşamasında yer açmak, alınacak tüm kararlaşmalara ortak etmek ve toplumsal asgari müştereklerde ortaklığı esas alarak birlikte hareket etmelerini sağlayacak adımları atmak inanıyoruz ki Antalya Büyükşenir Belediyesini AKP’nin elinden kurtarmanın ve kentimizi yeniden kazanmanın ilk adımı olacaktır.

BELEDİYELER DEMOKRASİNİN BEŞİĞİ OLMALIDIR!

Belediyeler kurumsal yapı olarak: Belediye yönetimi, Belediye meclisi ve Belediye çalışanlarından oluşmaktadır. Ancak ülkemizde, bütün belediyelerde işleyiş esas olarak bu ayaklardan sadece belediye başkanının şahsında yürütülmektedir. Bu işleyişin demokrasiyi geliştirmediği aksine yerli ‘tek adamlar’ yarattığını acı bir gerçeklik olarak ilimiz Antalya’da yaşamaktayız. Dolayısıyla, bu neo liberal, piyasacı ve rantçı yerel yönetim anlayışında hak, hukuk ve demokrasiye yer yoktur. Sömürünün, yağmanın ve talanın esas alındığı belediyelerde çalışan kamu emekçilerinin payına da bir ortaçağ kalıntısı olan sürgün, işten atma, mobbing gibi insanlık dışı uygulamaların düştüğünün canlı tanıklarıyız.
Özellikle belirtmek isteriz ki; Antalya’nın 19 belediyesinde çalışan yerel yönetim emekçilerinin temsilcisi TÜM BEL-SEN başta olmak üzere KESK’e bağlı sendikalar olarak bu yerel seçimlerin öneminin ve üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz. Ve, Yerel seçimleri DEMOKRASİ mücadelesinin bir parçası olarak gördüğümüzü belirtmek isteriz..

BELEDİYE BAŞKANLARI PADİŞAH
BELEDİYE EMEKÇİLERİ KÖLE DEĞİLDİR

Antalya Büyükşehir Belediyesi Menderes Türel döneminde, rant, yağma ve yolsuzluk yanında kamu emekçilerine karşı faşizan uygulamaları ile keyfilik ve hukuksuzluk açısından AKP’nin bir labaratuvarı haline geldiğini söylersek İ.Melih Gökçek’e haksızlık etmiş olmayız!
İnsan hakları ihlalleri, eziyet ve cezalandırma karekterli görevlendirmeler, resmi raporlara ve mahkeme kararlarına yansıyan keyfi personel politikaları ile mahkum edilen bu faşizan yönetim biçiminden çok ama çok çektik.
Bir arkadaşımız kanserden, bir arkadaşımız kalpten ve bir arkadaşımızda trafik kazasında hayatını kaybetti. Yüzlerce arkadaşımız ekonomik, sosyal , psikolojik sorunlarla başbaşa bırakıldı. Bir çok arkadaşımızın aile düzeni bozuldu. Kısacası, Menderes Türel döneminde, Antalya Büyükşehir Belediyesi personele karşı baskı, zülüm yanında kanunsuzluk ve şuç merkezine dönüştü.

Ancak, artık bu işkencenin, bu zulmün bir dönem daha devam etmesine ne bizlerin ne de belediye emekçilerinin tahammülü yoktur. Dolayısıyla, işinden ekmeğinden olan binlerce emekçi adına Belediye seçimlerinde doğrudan taraf olduğumuzu belirtmek isteriz.
Kazanmanın yolu bizlerinde içerisinde yer aldığı kentimizin tüm toplumsal dinamiklerini bu demokrasi mücadelesinde paydaş ve ortak olarak değerlendirmek ve bunun asgari gereklerini yerine getirmek için kolları şimdiden sıvamalı ve saflarımızı belirlemeliyiz.

Sadece şahıs olarak ‘adayın kim olacağı’ üzerinden sürdürülecek bir seçim çalışmanın toplumsal zeminimizi daraltacağı gibi, kentimizin tüm dinamiklerini kucaklamaktan uzaklaşarak, kısır, dar, yıpratıcı ve zararlı sonuçlara yolaçacak bir tartışmalarıda beraberinde getireceğine inanıyoruz.
Daha doğrusu, seçim hazırlık döneminin sadece ‘Belediye Başkanın kim olacağı’ üzerinden tartışılmasının eksik olacağını düşünüyoruz.
Çünkü, mevcut siyasal atmosfer koşullarında sadece ‘adayın kimliği’ üzerinden seçim kazanmak nerede ise olanaksız hale gelmiştir.Dolayısıyla, bu secim sürecini, sadece adayın ‘şahsiyeti’ üzerinden değil, aksine,Demokratik, Halkçı ve Sosyal belediyecilik anlayışının savunulması ve uygulanması üzerinden, bu anlayış ve uygulamayı en iyi yerine getirebilecek adayların seçilebilmesini esas alarak yürütmek gerektiğine inanıyoruz.

Ayrıca; Antalya büyükşehir belediyesinde yaşanan haksızların, hukuksuklukların ve insan hakları ihlallerinin hesabını soracak, işten atma ve sürgünler başta olmak üzere çalışanların yaşadığı mağduriyetlerini giderecek, Kentimizin sahil, kıyı, orman ve doğasının yağmalanmasına ve talan edilmesine ‘dur’ diyebilecek, yönetimde DEMOKRASİ ve KATILIMCILIĞI, hizmette HALKIN ÇIKARLARINI esas olan bir yönetim hepimiz için bir ihtiyaçtır.

Daha somut olarak söylemek gerekirse; Hayır platformu ve Adalet yürüyüşü sonuçları temel referansımız olmalıdır.Aday tesbit süreci dahil, demokratik, halkçı ve sosyal belediyecilik ve yönetim anlayışının gereklerine bağlı olarak yürütülecek bir seçmi çalışması sonucunda Antalya Büyükşehir Belediyesi ve İlçe belediyelerini demokratik halkçı yönetimlerin kazanacağına inanıyoruz.

ANTALYA KESK ŞUBELER PLATFORMU

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.