Ankara 1 ve 2 nolu şubeler Kadın Meclisi, HAKLARIMIZA, HAYATLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ konulu basın açıklaması gerçekleştirmiştir

Ankara 1 ve 2 nolu şubeler Kadın Meclisi, HAKLARIMIZA, HAYATLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ konulu basın açıklaması gerçekleştirmiştir. Açıklama metni aşağıdaki şekildedir.

 

DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ..

Yaşam hakkımız korunsun, evlerimizde işyerlerimizde sokaklarda güvende YAŞAYALIM

BEDENİMİZ BİZİMDİR! CİNSİYETÇİ POLİTİKALARINIZI KABUL ETMİYORUZ!
İktidarın kadınları ve toplumu cinsiyetçi, gerici politikalarına göre yeniden dizayn etme uygulamaları hız kesmeden sürüyor. Ülkemiz özelinde kapitalizm, aterki ve iktidarın gerici ideolojisinin birlikte işleyişi ile kadınların bedenine, kimliğine, emeğine yönelik saldırılar artmaktadır. Kadınların kaç çocuk doğuracağından, nasıl giyineceğine, sokakta özgürce dolaşmasından, çalışmasına, sosyal medya kullanımından, kahkahasına kadar her şey AKP’nin temsil ettiği ideoloji tarafından şekillendirilmeye çalışılmaktadır. AKP- ELİNİ KADINLARDAN BEDENİMİZDEN ÇEK
MAKBUL KADIN OLMAYACAĞIZ
İktidarın uzun süredir güvencesizlik, işsizlik, şiddet ve yoksulluk kıskacında kadınların yaşamını daha fazla denetim altına alma çabası, sosyal, siyasal, toplumsal ve ekonomik pek çok hakkı kullanılamaz hale getirmiştir. Biliyoruz ki siyasi iktidarın toplumu dizayn etme, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştirmeye dönük tüm bu politikaları, vakıf, cemaat ve tarikatlarla yaptığı protokoller kadınlar için daha fazla şiddet, taciz, mobbing ve katliam anlamına gelmektedir.
KADINA ŞİDDET POLİTİKTİR
AKP-MHP iktidarı millilik ve yerlilik çerçevesinde dini referanslarla tanımladığı Türkiye Yüzyılı’nda kadınlığa, kendine benzemeyen ve hizmet etmeyen dışında, yerli ve milli olmayan dışında kimseye yaşam hakkı tanımıyor. Kadın demeye dahi korkan iktidar fıtrat tartışmalarını ileri taşıyarak kadının yerine “kutsal aileyi ikame ediyor. Bu “makbullüğün” çerçevesi de anneliği reddetmeme, doğurmak için sezaryanı yöntem seçmeme, iş hayatına katılsa da bakım emeği ve ev-içi yeniden üretim emeğini üstlenmeye rıza göstermek zorunda olduğunun ilamı olan “asli görevlerini” de aksatmamayla tanımlanıyor. Hükümetten ilk imzalayıcısı olmakla övündüğü ancak sonra tam çark ederek, bizlerin sözüne, toplumun hemen her kesiminden yükselen İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR! şiarına kulak tıkayarak içinde bulunmayı sürdürdüğü kadın düşmanlığına son vermesini, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik düzenlemeler yaparak hayata geçirmesini istiyoruz: Kadın ve çocuk düşmanı ceza hukukunun değişmesi gerektiğini vurguluyoruz; Erkek adalet değil gerçek adalet sağlanana kadar hiçbirimiz güvende değiliz!
Diyoruz ki işte tüm bunlar, yani kadınlara aile dışında bir yer tanımlanmaması ve beraberinde gelen kadını, çocuğu değil aileyi koruma anlayışı, peşi sıra gelen boşanmanın zorlaştırılmasına yönelik düzenlemeler, nafaka hakkı tartışmaları, yine bunlardan bağımsız olmayan cezasızlık politikaları toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor.
Bu haliyle hali hazırdaki politikaların her biri, tüm kurumsal yapılar kadının varlığına tehdit. Adalete erişemiyoruz, şiddete uğradığımızda yaptığımız başvurular dikkate alınmıyor. Erkekler patriyarkanın kendilerine tanıdığı bu ayrıcalıklarla, kadınlara ve çocuklara psikolojik, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet uygulamayı hak görüyor. Sokaklarda tek bir talepte birleşen, jin, jiyan, azadi (kadın, yaşam, özgürlük) diyen kadınları açıktan hedef göstererek susturma gayretinin de eşlik ettiği kadınların hayatını hiçe sayan uygulamalar ve söylemlerin, erkeklerin şiddetini daha da derinleştirdiğini, meşrulaştırdığını, olağanlaştırdığını söylüyoruz ve yineliyoruz: Kadın cinayetleri politiktir!
TÜMBELSEN’Lİ KADINLAR OLARAK
Diyoruz ki 6284 Sayılı Kanun kadın mücadelesinin bir kazanımıdır etkin uygulansın. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284’te yaptığınız her değişiklik kadınların, çocukların hayatına mal oluyor. Öldürülen kadınların hemen hepsi daha önce şikâyette bulunmuş oluyor, 6284’ü uygulasaydınız, kadının beyanı esas alınsaydı bunca kadın ölmeyecekti diyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi Yaşatır şiarını yükseltiyoruz.
Dedik ya güvende değiliz. İşyerlerimizde de güvende değiliz, sadece kadın olduğumuz için baskıya, mobbinge ve tacize maruz kalıyoruz. İşyerimizde güvende olmak için ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesine taraf olunsun diyoruz.
Lanzarote Sözleşmesi hükümleri etkin bir biçimde uygulansın! Lanzarote’nin temel amacı şöyle:…Çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek ve bu konuda ulusal ve uluslararası iş birliği gerçekleştirmek….Çocukların kaybolduktan sonra ölü bulunduğu, istismar ve tecavüze uğradığı…Bütün bunları yaşamış olurken Yeni doğan ünitesinde nitelikli dolandırıcıların uyguladığı yoğun bakımdaki 21 bebek de öldürülmüştür. 3 gün önce İzmir de yürekleri yakan facia bir anne hurdacılık yaparak geçimini sağlıyor. Baba cezaevinde; elektrik ocağını açık bırakıp kapıyı kitleyip gidiyor, yangında yaşları 1 ila 5 arası çocuklar hayatını kaybediyor. İktidarın Derin yoksulluğa hızını kaybetmeden devam ettirdiğini hepimiz görüyoruz. Yapmış olduğu uygulamalarında “İŞ İŞTEN GEÇMEDEN EN AZ 3 ÇOCUK” Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız.. şiarlarını bırakmamakta ısrarcılardır….
Aziz Nesin’ in dizeleriyle.
Öyle bir ağlasam
Öyle bir ağlasam ki çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa
Öyle bir aç kalsam öyle bir aç kalsam ki çocuklar
Size hiç açlık kalmasa
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem ki çocuklar Size hiç ölüm kalmasa… Diyebiliyoruz.. Çocuklar uyurken SESSİZ olunur, Öldürülürken değil..
Bugün buradan kız ve erkek çocuklarının karşılaştığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim, sağlık ve sosyal haklara erişim sorunları ve kız çocuklarını güçlendirmeye yönelik tedbirler alarak yoksulluk, şiddet, dışlanma ve ayrımcılığın önüne geçilmesi gerektiğini daha çok vurgulayalım isterdik, oysa siyasal iktidardan en temel hakkımızı teminat almasını istemek için bir aradayız. Hayatlarımızın herhangi bir dönemini bir erkeğin şiddetine, şiddete maruz kalmadan yaşayabilmemizi sağlamakla yükümlü olan hükümete sorumluluğunu hatırlatmak için buradayız.
AKP-MHP iktidarından;
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamsal olduğunun altını çiziyoruz. Okullar başta olmak üzere tüm toplumsal yaşamın örgütlenmesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama amacı esas alınmalıdır.
Kadınlara ve çocuklara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığı önlemeyi ulusal planına almasını; Bu plan ve ilgili politikaları kadın ve çocuk hakları örgütlerine danışarak oluşturmasını;
Her düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için gerekli olan kaynakları sağlamasını İSTİYORUZ.
Kadınlar erkekler tarafından katlediliyor, şiddete uğruyor. Devletse her gün bu şiddet çemberini tırmandırıyor! Katledilen, kaybedilen kadınların, çocukların faillerini koruyor. Erkek-devlet şiddetine isyan etmek için biz yine sokaklardayız. “Kutsal aile” denilerek İktidar, erkek şiddetini teşvik ediyor! Cezasızlık politikalarıyla, hayatlarımız kuşatılıyor! Önleyici, koruyucu ve caydırıcı mevzuatla, kadına yönelik şiddetten değil kadından yana bir ceza hukukuyla karşı karşıyayız. Kadın ve Çocuk Cinayetleri Artıyor:
Türkiye’de sadece 2024 Ocak ayından bu yana erkekler, 327 kadını öldürdü, en az 39 çocuğu öldürdü, 240 kadının ölümüyse “şüpheli” olarak kaydedildi. 2023’ün ilk on ayıyla kıyaslandığında 2024’te kadın ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı arttı ve daha çok kadın erkek şiddetine maruz kaldı. Geçtiğimiz yılın 25 Kasım’ından bu yana AKP-MHP iktidarı kadına aile dışında varolma imkânı tanımayan söylemlerinin yanı sıra kadın ve çocuk cinayetlerini, şiddet ve istismarı münferit olaylar ve bireylerin sapkınlıkları olarak değerlendirmeyi sürdürdü. Türkiye, OECD ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke olarak kaldı.
Uyguladığınız cezasızlık politikalarıyla, fail Kadın ve Çocuk Cinayetleri Artıyor:
AKP-MHP iktidarı kadına aile dışında varolma imkânı tanımayan söylemlerinin yanı sıra kadın ve çocuk cinayetlerini, şiddet ve istismarı münferit olaylar ve bireylerin sapkınlıkları olarak değerlendirmeyi sürdürdü. Türkiye, OECD “26”ülke arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke olarak kaldı. aklayıcılığınızla, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’un tam olarak uygulanmasıyla, ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’ne taraf olunmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilerek kadına yönelik şiddetin önü alınabilir. İstanbul Sözleşmesinin bir gecede kaldırılmasıyla kadınların katledilmesinin sorumlusu sizlersiniz!
TÜMBELSENLİ KADINLARI OLARAK
İşyerlerimizde Toplumsal cinsiyet eşitliğinin eğitimini erkeklere zorunlu kılınmasını talep ederken, KEÇİÖREN, MAMAK ve ÇANKAYA BELEDİYE’lerin kapattıkları Kadın Sığınma Evleri’nin tekrar açılmasını ve Tüm İl ve İlçe Belediyelerde yaygınlaştırılmasını talep ediyoruz…

Gülistan, Hande Kader, Derin, İkbal, Ayşegül, Narin, Rojin, Güldane, Sıla, Şirin ve daha niceleri….
İstanbul Sözleşmesi de 6284 de biziz!
Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet önlenebilir:
Bugün hayatlarımıza atanan kayyımlar için sokaktayız!
Bugün birbirimiz için buradayız!
Mardin Büyükşehir Belediyesi, Esenyurt Belediyesi, Batman Belediyesi ve Halfeti Belediyesine kayyım atayarak kadın iradesini yok sayan zihniyetini sürdüren gaspçı rejimi tanımıyoruz demek için sokaklardayız!
Kayyım rejimi siyasi bir darbedir, kadın iradesinin gaspıdır. Bu darbeyi kabul etmiyoruz, kayyımları tanımıyoruz. Kayyımlar kadınlar için yok hükmündedir!
Korkuları olmaya devam edeceğiz. Biz bu gücü dayanışmamızdan alıyoruz.
Kayyıma karşı direnişteyiz, isyandayız. İrade Gaspına Karşı Direnerek Kazanacağız demek için sokaklardayız!
Cezasızlık politikalarının arttığını; aile politikalarının erkek devlet eliyle nefret politikası haline geldiğini görüyoruz, yaşıyoruz.
Tarikat ve cemaatler aracılığıyla dinci gericiliğin arttığını; yaşamlarımızın aileden ibaret sayıldığını görüyoruz. Yargı paketleri ile kazanımlarımız, haklarımız gasp ediliyor.

Dünya bizim emeğimizle dönerken ev içi emeğimiz görünmezleştiriliyor.
Haklarımız gasp eden, hayatlarımıza kayyım atayan erkek egemen sistemi hayatımızın her alanına dayatan AKP İktidarına ve ortaklarına sesleniyoruz: Hesap Soracağız!
Katledilen, kaybedilen tüm kadınların, çocukların isyanı için mücadeleyi büyüteceğiz!
Kayyımsız, güvenli kentler için sokaklarda mücadeleyi büyüteceğiz!
Mirabel kardeşlerin direnişinden aldığımız güçle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele gününde direnişin sesi olacağız. Yine meydanları dolduracak ve sokakları özgürleştireceğiz.
LAİK DEMOKRATİK ÖZGÜR VE EŞİT BİR YAŞAM İSTİYORUZ…
EMEĞİMİZ, BEDENİMİZ VE KİMLİĞİMİZ BİZİMDİR …
MAKBUL KADIN OLMAYACAĞIZ, KALIPLARINIZA SIĞMAYACAĞIZ…
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
JİN JİYAN AZADİ-KADIN YAŞAM ÖZGÜRLÜK…
KADINLAR ARTIK DURMAYACAKLAR SUSMAYACAKLAR KORKMAYACAKLAR
BEDENİMİZ BİZİMDİR! CİNSİYETÇİ EĞİTİM POLİTİKALARINIZI KABUL ETMİYORUZ!
HAKLARIMIZDAN HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ
YAŞASIN KESK YAŞASIN TÜMBELSEN YAŞASIN KADIN DAYANIŞMAMIZ…. 25 KASIM DA SAAT 19.00 DA KOLEJ MEYDANINDAYIZ… 30 KASIM 2024 CUMARTESİ GÜNÜ KESK Türkiye genelinde Ankara Tandoğan Meydanında.

GEÇİNEMİYORUZ BÜTÇEDE İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK ÜCRET, ADİL BİR VERGİ SİSTEMİ- TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLILIK- GÜVENCELİ İŞ, GÜVENLİ GELECEK İÇİN TANDOĞAN MEYDANINDAYIZ.

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.